Okuma Onerileri
Lisede pek kitap okumayan biri olarak kitap okumada her zaman çok geç kaldığımı düşünmüşümdür. Neyse ki üniversite yıllarında bu eksikliğimi telafi etme şansım oldu. En sevdiklerimin bir kısmını aşağıda bulabilirsiniz:
-
Katı Olan Her Şey Buharlaşıyor (All that is Solid Melts into Air), Marshall Berman: Hayatınızda sadece bir kitap okuma hakkınız olsaydı, size bu kitabı okumanızı önerirdim. Kitap temel olarak modern dünya üzerine bir deneme. Bu yeni, yıkıcı, modern dünyada insanın tutunabilmesi, hayatta kalabilmesi için bir arayış. Berman bir Marksist, dolayısıyla kitapta üretim ilişkilerinin yarattığı sosyo-ekonomik düzenin insan hayatına olan etkilerine dair çok güçlü incelemeler var. Ancak bu incelemeler alışılagelmiş sol jargonla değil, modern dünyanın ilk sancılarını yaşayan şehirler ve kişiler üzerinden yapılıyor. Bu yüzden aslında bir yandan Faust, Yeraltından Notlar ve Komünist Manifesto okuyacaksınız. Kitabın sırasıyla Marx ve Nietzsche’den yaptığı alıntılarla bitirmek gerekirse: “… Peşlerinde kadim ve hürmete şayan bir önyargılar ve kanaatler silsilesini sürükleyen tüm durgun, donuk ilişkiler silinip süpürülüyor; yeni ortaya çıkan her şey daha kemikleşmeden miadını dolduruyor. Katı olan her şey buharlaşıp gidiyor, kutsal olan her şey dünyevileşiyor ve en sonunda insanların hayatlarının gerçek koşullarıyla ve diğer insanlarla ilişkileriyle … yüzleşmeye zorlanıyor”. İkincisi: “Tarihin böylesi dönüm noktalannda, gelişme yarışında tıpkı vahşi bir ormanda olduğu gibi yanyana, çoğu zaman birbiriyle kaynaşmış, ihtişamla ve çok yönlü büyüyen, didinen bir çeşit tropik ritm kendini açığa vurur. Ve aynı zamanda birbirleriyle güneş ve ışık için vahşice çarpışan, patlayan ve şimdiye dek varolmuş ahlâki değerler arasından hiçbir sımn, engeli, inceliği bulup çıkaramayan bencillikler sayesinde dehşedi bir yıkım ve özyıkım… Artık paylaşılan değerler değil, hep yeni “niçinler” vardır; yanlış anlama ve karşılıklı saygısızlığın yeni bir ittifakı; düşüş, kokuşma ve en üstün arzular dehşet verici bir biçimde bir araya gelir.”
- Yabancı, Sisifos Söyleni, Düşüş (The Stranger(L’Étranger), The Myth of Sisyphus(Le Mythe de Sisyphe), The Fall(La Chute)), Albert Camus: Bu kitapların üçünü bir paket gibi düşünebilirsiniz. Doğal olarak zaman zaman tekrara düşülse de birbirini tamamlıyor kitaplar. Camus her ne kadar öyle olduğunu net bir ağızla belirtmiyor ama, varoluşçuluk ve onun bir tezi sayabileceğimiz saçma, absürt, bu kitapların teması.
- Yabancı, Kısa bir kitap. Aynı zamanda tek bir hikaye etrafında dönüyor ve oldukça akıcı. Hayatın saçmalığı üzerine biraz daha fikriniz olmasını istiyorsanız, hayattaki yolunuzu bulduysanız, ya da bulamadığınızı/bulamayacağınızı düşünüyorsanız mutlaka okumanız gerektiğini düşünüyorum.
- Sisifos Söyleni, diğer iki kitapta dolaylı olarak verilen düşüncelerin direk anlatımı. Camus’ya göre en temel felsefi problem olan intihar, bu kitabın esas konusu. İntihar etmenin (ve dolayısıyla da yaşamın) içinde barındırdığı saçmalık, anlamsızlık üzerine bir kafa yoruş.
- Düşüş, bu üç kitap içinde beni en çok etkileyeni. Kitap bir monolog, barda oturan bir adamın iç sesini dinliyoruz aslında. Bir zamanların başarılı, saygın ve önemli bir avukatının; kendini ve etrafını nasıl kandırdığını, iç çelişkilerini ve kaçışlarını fark edişinin, nihai olarak da düşüşünün öyküsü. Monolog olmasından kaynaklandığını düşünüyorum; kitabı okurken kendinizi masaya yatırıyorsunuz, zaman zaman canınız da yanıyor. Bir iç yolculuğa ihtiyacınız varsa çok kıymetli bir kitap.
-
Yüzyıllık Yalnızlık (One Hundred Years of Solitude), Gabriel García Márquez: Hayatımda okuduğum en enteresan kitaplardan biri. Okurken beni aynı anda hem mutsuz ediyordu, hem de kitabı elimden bırakmak istemiyordum. Hem hayali ögeler içeriyordu, hem de her şey çok gerçek geliyordu. Depresif bir moddayken okunmaması gerektiğini düşünüyorum:)
-
Çivisi Çıkmış Dünya (Disordered World, Le Dérèglement du monde), Amin Maalouf: Maalouf, Beyrut doğumlu. 27 yaşından sonra Fransa’da yaşamaya başlıyor, yazar ve gazeteci. Batı dünyasının içinden Arap dünyasına, Arap dünyasından da Batı dünyasına bakabiliyor; bu nedenle gerçekten de tarafsız bir ağzı okuduğunuzu düşünebilirsiniz. Kitapta Arapların bugünkü psikoloji ve çelişkilerinin analiz edildiği bölüm, özellikle de [https://tr.wikipedia.org/wiki/Cemal_Abd%C3%BCl_Nas%C4%B1r Cemal Abdülnasır]’ın anlatıldığı kısım, beni çok etkilemişti. Arap tarihiyle ilgileniyorsanız mutlaka okumalısınız.
-
Devlet (Republic), Platon: Bu kitabın piyasada pek çok çevirisi mevcut. Ben, İş Bankası’nın çevirisini okumuştum, Sabahattin Eyüboğlu ve M. Ali Cimcoz. Kitabın yazarı Platon da olsa düşüncelerin çok önemli bir kısmı, belki de hemen hemen tamamı, hocası Sokrates’e ait. Kitap, diyaloglar halinde yazıldığı ve Sokratik çözümlemelerle ilerlediği için okunması oldukça kolay (belki bunun bir kötü yanı, zaman zaman eleştirel yanınızı kaybedip kendinizi kitabın akışına kaptırabilirsiniz). Adından da anlaşılacağı gibi ideal devletin nasıl olması gerektiği tartışılıyor. Bunla beraber insanın nasıl bir hayat sürmesi, nelerden sakınması gerektiği gibi çok /hayati/ noktalara da vurgular yapılıyor. Kitabın sonlarında o meşhur [https://tr.wikipedia.org/wiki/Ma%C4%9Fara_alegorisi Mağara Benzetmesi] de yapılıyor, ki bence çok güzel bir bağlamda ele alınıyor.
-
Michael Jordan ve Yeni Küresel Kapitalizm (Michael Jordan and New Global Capitalism), Walter LaFeber: Bir basketbol aşığıysanız bu kitabı kesinlikle okumanız lazım! Belki basketbolun sizde yarattığı heyecanı biraz azaltacak ancak içinde yaşadığımız sistemle spor endüstrisinin nasıl entegre olduğu hakkında çok şey öğreneceksiniz. Yaşamış en büyük basketbolcu olan, ve esas amacı bu sporu icra etmek olan, Michael Jordan’ın nasıl bir pazarlama objesine dönüştüğünü (bence canınız yanarak) okuyacaksınız. Nike’ın “just do it” mottosunun altında, Jordan heykelinin önünde ibadet edercesine, günde sadece 2.5 dolara çalıştırılan Endonezyalıların 6 dolara mal ettiği ayakkabıların, Amerika’da 50-100 dolara satıldığını göreceksiniz. Spor kültüründen daha yüksek bir bilinç düzeyiyle faydalanmak istiyorsanız, bu kitap sizlik.
-
Gandhi, Louis Fischer: Sanırım bu kitap üzerine söylenecek pek bir şey yok. Gandhi’yi tanımak için çok uygun bir kitap. Dili kolay ve oldukça akıcı. Gereksiz detaylara pek yer verilmeden, doğumundan ölümüne kadar Gandhi’nin hayatı anlatılıyor.
-
ABD Tarihi (A Short History of The United States), Alan Nevins, Henry Steele Commager: Lise yıllarımda Ankara’daki Dost Kitabevi’ne her gittiğimde bu kitaptan birkaç sayfa okurdum, tamamını okumak üniversiteye kısmetmiş. Kitap oldukça detaylı bir “kısa özet”. Koloniler devrinden İkinci Dünya Savaşı’na kadarki zaman aralığı, yani neredeyse tüm tarih, inceleniyor. Bana en yeni gelen bilgiler, Amerikan İç Savaşı’na dair olanlardı. Anlatım belki biraz fazla detaylı ama başka kaynaklarda bu kadar derli toplu ve güvenilir bilgi bulmak kolay değil. Kitabı Halil İnalcık dilimize çevirmiş, bu da bonusu olsun.
-
Devrimci ve Demokrat, Uğur Mumcu: Bu kitap için, Uğur Mumcu’nun köşe yazılarının en güzel derlemesi diyebilirim. Bugün pek çok insanın ağzına sakız olan milli irade, milliyetçilik, ulusalcılık ve demokratik pek çok kavramı 70’lerin rüzgarında okumak ve anlamık çok zihin açıcı olabilir. Uğur Mumcu’nun görüşlerini anlamak, onun bağımsızlıkçılığını ve Atatürkçülüğünü tanımak, kendinize bir politik yol çizmek istiyorsanız yapabileceğiniz en kıymetli şeylerden biri.
-
Haliç’te Yaşayan Simonlar, Hanefi Avcı: Bu kitap üzerine de çok şey söylemeye gerek olduğunu düşünmüyorum. Eski bir üst düzey polis şefi Hanefi Avcı, iyi bir dindar. Çocuklarını Cemaat’in okullarında okutmuş ve hayatının bir noktasına kadar Cemaat’in ne olduğundan bihaber. Zamanla önce görevden alınıyor, daha sonra bir kumpasla cezaevine gönderiliyor. Şu an özgür, ve söylediklerinin pek çoğu da doğrulanıyor. Beni en çok düşündüren, biraz da eleştirdiğim bir bölümde “Cemaat ile mücadelenin devletin bir numaralı önceliği olması gerektiğini” söylüyordu. O zamanlar abartılı bulmuştum, şu an ne kadar haklı olduğunu görebiliyoruz.
-
Devrim Tarihi ve Toplumbilim Açısından Atatürk, Emre Kongar: Sol kaynaklardan çok fazla besleniyorsanız, bu kitaptan pek hoşlanmayabilirsiniz. Emre Kongar bir profesör ve bu kitapta incelemelerini olabildiğince objektif şekilde yapmış. Kitabın ilk kısmı devrim’in ne olduğu, ne gibi farklı yöntemlerle gerçekleştirilebileceği konularını ele alıyor. Daha sonra anti-emperyalist devrim modelleri anlatılıyor. Kemalizm’in ne olduğu/olmadığı, ne denli başarılı olduğu, başarısız olduğu noktalardaki temel problemler ve bunların günümüze yansımaları inceleniyor. Benim kafamdaki Kemalizm’e bambaşka bir açıdan yaklaşıyor bu kitap. Genelde okuduğum eleştiri ya da güzellemelerden farklı, değişik bakış açıları sunuyor.
-
Bu Dinciler O Müslümanlara Benzemiyor, Soner Yalçın: Soner Yalçın’ın politik görüşleri de üslubu de pek çok kişi tarafından sevilmiyor. Belki de biraz da bu yüzden kimi eserleri hak ettiği değere ulaşmıyor. Bence bu kitap da onlardan birisi. Kitabın giriş bölümlerinde, cumhuriyetin ilk yıllarındaki Müslüman aydınlar, yani /o Müslümanlar/ tanıtılıyor. Daha sonra 90’larda gladyonun karıştığı kirli işler ve Cemaat’in polis içindeki örgütlenmesinden bahsediliyor, bunlar da /bu dinciler/. Kitapta başka birçok yerde bulamayacağınız, belki bu yüzden teyide muhtaç olan, bilgiler var. Bu da kitabı benim için çok enteresan kılmıştı.
-
Hacı Bektaş, Irene Melikoff: Melikoff, yaşamını Alevilik ve Bektaşiliği araştırmaya adamış bir bilim kadını. Bu yüzden kitapta yazılanlar söylenceden ibaret değil. Kitabın ilk bölümü, Şamancılık, Orta Asya’daki Türkmenler, İslam’ın coğrafyaya etkisi ve tabi ki Hacı Bektaş üzerine anlatılara adanmış. Sonraki bölümlerde Bektaşiliğin nasıl ortaya çıktığı, Alevilik’in ve Kızılbaş’lığın ne olduğu, bu inanışlar üzerindeki Şii, Arap ve Kürt etkisi inceleniyor. Kitap bir anlamda Anadolu’nun unutulan, ihmal edilen, yok edilmeye çalışılan bir kesimini anlatıyor. Gerçekten Anadolulu olduğunuzu düşünüyorsanız kitabı mutlaka okumalısınız.
-
Yeraltından Notlar (Notes from Underground), Fyodor Dostoyevski: Bu kitabı, varoluşçu düşüncenin en ilkel hallerinden biri gibi görebiliriz sanırım. Kitap iki bölümden oluşuyor: İlki bir monolog, ikincisiyse bir hikaye. İlk bölümde anlatılmaya çalışılan düşünceler, ikinci bölümde hikayeleştirilmiş diyebiliriz sanırım. Varoluşun kendi içinde barındırdığı saçmalık, kitabın esas konusu. Bu saçmalık aslında insanın bilinçli olmasından da ileri geliyor. Aklı çalışan, bilinçli, sorgulayan insanın vardığı son noktanın ne kadar /boş/ olduğunu fark ettiriyor. Kitabı bana armağan eden arkadaşımın kitaptan yaptığı alıntıyı not etmek gerekirse: “/… Ayrıca, iki kere iki dört yaşamın değil, ölümün başlangıcıdır baylar./”
-
Hayatın Anlamı (The Meaning of Life), Terry Eagleton: Kitabı ilk gördüğümde, adını çok popülist bulmuştum. Ancak Ayrıntı Yayınlarının da Terry Eagleton’ın da popülizmle hiç alakası yok. Kitap, hayatın anlamını aramaktan çok belki de anlam dediğimiz şey üzerine yoğunlaşıyor, dolayısıyla farklı bir cins sorgulama yapıyor, kişinin kendi hayatının anlamını sorgulaması gerektiğini öne sürüyor. Bunu yaparken de hem modernitenin insan üzerindeki etkilerini ele alıyor, hem de Schopenhauer, Wittgenstein gibi düşün insanlarına referanslar veriyor. Hayatınızı değiştirmese bile yeni kapılar açabilecek bir kitap.
-
Karakter Aşınması (The Corrosion of Character), Richard Sennett: Türkçede “beyaz yakalı” diye tabir ettiğimiz insanların ellerinden düşürmemeleri gereken bir kitap. İçindeki pek çok vurgu, Amerika’daki yaşam tarzı ve sosyal devletten uzak devlet yapısına daha uygun, ancak kapitalizmle bütünlemiş bütün toplumlarda az ya da çok etkisini gösteren durumlardan bahsediliyor. Kitabın esas incelediği kodu, esnek çalışma saatleri, benmerkezcilik, yabancılaşma, modern risk tercihleri vb yeni dünyaya ait kavram ve durumların, insanların karakter özellikleriyle çeliştiği ve bunun da insanların hayatlarını nasıl olumsuz etkilediği.
-
Eleven Rings, Phil Jackson: Phil Jackson, NBA tarihinin en büyük birkaç koçundan biri - ve en çok şampiyon olanı. Bu kitabında, tahmin edeceğiniz üzere, 90’ların Bulls’u ve 2000’lerin iki Lakers’ı hakkında “içeriden” bilgiler veriyor, bunların çoğunu daha önce duyduğunuzu sanmam. Beni en çok etkileyen kısımsa farklıydı: Jackson’ın aldığı Zen öğretisi, bunun hayatına olan etkileri, ve bunu takımlarına nasıl uyarladığı.
-
Aylak Adam, Canistan, Anayurt Oteli, Yusuf Atılgan: Yusuf Atılgan’ı sanırım halkımızın geri kalanı gibi, çok geç keşfettim. Çok uzatmadan söylemek gerekirse, siz geç kalmayın, henüz okumadıysanız işi gücü bırakın ve Yusuf Atılgan okuyun. İpucu vereyim: Bence Türkçe’de yazılmış en güzel kitap olan Aylak Adam’dan başlayın.
-
835 Satır, Nazım Hikmet: Nazım’ın bütün şiir kitapları içinde sanırım en beğendiğim. Kitapta genç dönemlerinde yazdığı şiirler toplanmış halde. Bu nedenle şiirlere oldukça coşkulu bir hava hakim. Aynı zamanda fazlaca üzüntüye, hayal kırıklığına uğramamamış bir Nazım okuyorsunuz; bu yüzden aşk şiirleri bile heyecanlı hissettiriyor.. Güneşi İçinlerin Türküsü, Salkımsöğüt ve Kerem Gibi, bu kitapta.
-
Semerkant (Samarkand), Amin Maalouf: Bu kitap, Çivisi Çıkmış Dünya’dan farklı olarak gerçeklerin ve tarihi hikayelerin bir araya geldiği bir kitap. Ömer Hayyam, Nizamülmülk ve Hasan Sabbah’ın anlatıldığı bir kitap, bana uzuun bir masal gibi gelmişti. Sabbah’ın hakim olduğu Alamut Kalesi ve Kale’nin sebep olduğu olaylar silsilesi, biraz spekülatif de olsa, beni çok sarmıştı. Kitap, bir asır öncenin İran’ına ve Titanik’e bağlanarak sona eriyor, ki bu da oldukça enteresan.
-
Zamanın Kısa Tarihi (A Brief History of Time), Stephen Hawking: Çok fizik bilmiyor ama evren ve varoluş hakkında bilgi sahibi olmak istiyorsanız bu kitabı çok seveceksiniz. Kitap Büyük Patlama, zaman ve uzay, bilinmezlik ilkesi, kara delikler gibi fiziğin aydınlatabildiği ve halen üzerine uğraştığı problemleri anlatıyor. Bu kitabı okumadan önce aklımda varoluşumuzla alakalı pek çok soru vardı. Soruların bir kısmı cevaplandı, bir kısmıysa hala aklımda. Kitabın sayesinde, aklımdakilere cevap ararken çok daha dolu bir bilgi yığını yardımıyla düşünebilir hale geldim.
- Yıldızın Parladığı Tarihsel Anlar (Decisive Moments in History), Stefan Zweig: Adından da anlaşılacağı üzere, tarihteki sonsuz önemli olaydan 14 tanesinin anlatıldığı bir kitap. Hikayeler oldukça kısa, bu yüzden hap gibi alıyorsunuz ve hemen bitiyor. Kitaba dair en sevdiğim şey, olayların tarihsel bir zemine oturtularak, kısaca o dönemin havasından bahsedilerek anlatılması. Rastgele hikayeler duymaktan hoşlanıyorsanız, çok keyifli bir kitap olacaktır.